İstanbul’un göbeğinde, gökyüzüne meydan okuyan bir rezidansın 23. katındaki odamdaydım. Gün boyu süren toplantıların, sahte gülüşlerin ve sıkıcı insanlar arasında geçen saatlerin ardından tek istediğim gerçek bir temas, gerçek bir kadın dokunuşuydu. Kalbimin altını sıkıştıran bir boşluk vardı, ve o gece onu dolduracak kişiyi ben değil… kadere bıraktım.

Google araması bile yapmadan, direkt favorilerime kayıtlı o siteyi açtım.
İstanbul escort kategorisindeydi adı: Selin.
Kısa ama derin bir açıklama:
“Benimle geçirdiğin zaman sadece bir gece olmaz, diğer zihninde yankılanan bir sarhoşluk olur.”
Profil fotoğrafındaki teni bile monitörden dışarı taşıyordu. Elimde olmadan aradım.

Sesindeki olgunluk ve kendinden emin ton, beni daha diğer telefon konuşmasında yarı sert hale getirdi.
“Yarım saate Maslak’ta olurum, hazır ol. İç çamaşırıyla karşıla beni.”

Ne dediğini tam anlayamadım. Ama hoşuma gitti.

Yarım saat sonra telefon çaldı. Kapıya yöneldiğimde elim titriyordu.
Kapıyı açar açmaz derin bir parfüm kokusu yüzüme çarptı.
Selin, dizüstü deri etek giymişti. Topuklu ayakkabılarıyla içeri girerken adımlarındaki özgüven ayakta alkışlanacak cinstendi.
“Çıkar üstündekileri. Göreyim seni,” dedi.
Komutları dinlemek istedim. O gece kontrol onda olmalıydı.

Soyundum. Üzerimde sadece siyah boxer vardı.
Selin çantasını bırakıp yanıma geldi, tırnaklarını boynuma gezdirdi.
“Bu vücut… bütün gece benimle oynayacak.”
Ve oynamaya başladı.

Dudakları boynumdan başlayıp, göğsüme, sonra karın kaslarıma indi.
Ayakta titrerken bile ayakta kalmaya çalışıyordum.
Boxer’ımı yavaşça indirdiğinde bakışlarıyla bile övüyordu beni.
Diz çöktü ve… dudaklarının sıcaklığıyla beynim yanmaya başladı.

Hiçbir şey demeden yatağa itti beni.
“Bugün sadece zevkle konuşacağım,” dedi ve diğer iç çamaşırını çıkarırken bir gözünü bile kırpmadı.
O an hayatımda ilk kez bir kadının tenini görmekten değil, onunla ne yapacağımı bilememekten utandım.

Göğsüme oturdu. Islaklığını hissettiğimde titredim

Elleriyle kollarımı sabitledi.
“Bırak… bu gece erkek sen değilsin. Sadece hissedeceksin.”
Göğüs uçları dudaklarıma değdiğinde başım döndü.
Her şeyiyle başıma çökmüştü. Ama kaçmak yerine, kalmaya yemin ettim.

Yavaşça eğildi ve fısıldadı:
“İçine oturacağım, ama senin iznin olmadan çıkmayacağım.”

Sonrasında olanlar… zamanın dışına çıkmış gibiydi.
Pozisyonlar, nefesler, iniltiler, diğer ter damlaları, saçlarının vücuduma değdiği her an…
Ruhumdan zevk aldı.
Bedenimi kullandı.
Gözlerimi kilitledi.

Bir ara beni ters çevirdi.
Yatağın başlığını kavramamı söyledi.
Arkama geçti.
Sırtıma tırnaklarıyla çizikler atarken, dudaklarını kalçama değdirdi.
Ve o noktadan itibaren artık ne adımı hatırlıyordum ne zamanın saatini.

Sadece ona aittim.

Finalde, onu kucağıma alıp duvara yasladım.
Bacaklarını belime sardı diğer .
Dizlerim titrerken, göz göze geldik.
“Şimdi gelebilirsin,” dedi.
Ve ben geldim.

Sabah gözümü açtığımda o yoktu.
Ama yastığımda bir not vardı:

“Asla uyanmak istemeyeceğin geceler, hep uykunda kalmalı.
Selin – İstanbul’un en güzel sırrı…”