…Otele ilk adım attığımda içimde garip bir kıpırtı vardı. Yabancı bir adama değil, beni tanımaya cesaret eden birine doğru yürüdüğümü biliyordum. İstanbul’da escort olmak çok şey öğretiyor insana: bakıştan ne istediğini anlamayı, bir ten temasının aslında kaç farklı anlama geldiğini ve en önemlisi; dokunulmadık arzuların dilini.

Kapıyı açtığında üzerindeki o hafif şaşkınlık hoşuma gitti. İçeri girdim. Topuklu ayakkabılarımın sesi, odadaki sessizliğe dokundu önce. Sonra göz göze geldik. Konuşmaya gerek yoktu. Gözlerinle bedenimi izlerken, ben çoktan zihninde nereye dokunacağımı çözmüştüm.
Sana doğru yürürken hafifçe üzerimdeki ince trençkotu sıyırdım. Altında kırmızı dantel bir takım vardı. Vücudumun kıvrımları gecenin karanlığına değil, senin gözlerine doldu. Otelin büyük aynasında kendimi izlerken, senin ellerinin nasıl davranacağını tahmin ediyordum. İlk temasında bedenim titredi, ama bu titreme korkudan değil, seni ne kadar istediğimi anlamandan kaynaklıydı.
İstanbul Escort Aramak
“İstanbul escort arıyorsan,” dedim fısıltıyla kulağına, “karşında seni doyuracak tek kadın var.” Elimi boynuna koydum, sonra dudaklarına dokundum. Yavaşça… ama hükmederek. O an artık ne otel vardı ne şehir… sadece sen, ben ve bedenlerimizin birbirine karışmaya hazır ritmi vardı.
Yatağa uzandığımda, saçlarımı açtım. Tenim yastıklara yayıldı. Gözlerim, geceye ait olmayan bir ışıkla parlıyordu. Sen üzerime eğildiğinde zaman durdu. İstanbul’un gürültüsü yerini iç çekişlerimize bıraktı. Bir kadının gerçekten istediğinde ne kadar tehlikeli olabileceğini, sana her dokunduğumda yeniden hatırlattım.
Dakikalar saatlere döndü. Her temas bir itiraf, her nefes alış bir çağrıydı. Kendini bana bırakırken, aslında içindeki karanlık arzulara da teslim oluyordun. Çünkü ben sadece vücudunla değil, zihninle de oynamayı biliyordum.
Bir süre sonra odanın camını araladım. Şehre yukarıdan baktık birlikte. Üzerimde sadece senin teninin sıcaklığı kalmıştı. İstanbul geceleri hep güzeldi ama o gece bir başkaydı. Çünkü ikimizin hikâyesi artık sadece bir geceye ait değil, hafızana kazınacak bir anıya dönüşmüştü.
Ve sonra…
Gözüm saate ilişti. Sabahın ilk ışıkları perde aralığından içeri sızıyordu. Gitme zamanı yaklaşmıştı ama dudaklarının kenarında hâlâ benim izim vardı. Çekmecedeki küçük bir kâğıda numaramı yazdım. Yanına da tek bir cümle:
“Bu geceyi unutan, başka kadınlara dokunsa da eksik kalır.”
Ben Selin.
Ve hâlâ senin teninde yankılanan bir fısıltı gibiyim…